Ol dem kani ki ka’be-i kûyün mekân idi
Ârâmgâhı gönlümün ol âsitan idiOl dem kani ki sebzelerin tâze tutmağa
Ol gülsitanda yaşlarım ab-ı revân idiOl dem kani ki sâye-i perr-i hümâ gibi
Zıll-i zalîl-i gerd-i rehin sâyebân idiOl dem kani ki mürg-ı dile âsitânunun
Her kûşe-i müşerrefi bir âsümân idiOl dem kani ki mesken idi eşiğin Cem’e
Hayfâ ki geçti bilmedik ol hoş zemân idi
Günümüz Türkçesi:
Hani o zamanlar ki senin bana Kabe gibi görünen köyünde bulunuyordum; gönlümün dinlenme yeri o yüksek makamdı.
Nerede o zamanlar ki gül bahçesine benziyen yüzünün yeşilliklerini taze tutmak için göz yaşlarım akar su oluyordu.
Hani o zamanlar ki geçtiğim yollardaki toprağın koyu gölgeliği, devlet kuşunun kanadının altı gibi, bana sığınak oluyordu.
Nerede o zamanlar ki senin ocağının her köşesi benim gönül kuşuma şerefli bir göktü.
Eşiğinin Cem’e mesken olduğu o zamanlar nerede! Ne yazık ki geçti, bilemedik; o zamanlar hoş zamanlarmış.